Çok acı bir gerçekle yüzleşmek durumundayız.
Demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devletini kaale alan, önemseyen, bunlarla kalbi ve derin bir ilişkisi olan, büyük bir güç, ciddi bir akım yok bu ülkede.
Asıl sorunumuz bu bizim.
Yoksa, inanın ki, hiçbir olumsuz gelişme bu kadar sarsıcı, bu kadar umut kırıcı olamazdı.
24 Ocak günü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde yapılan bir oylama, bütün çıplaklığıyla hali pür melalimizi ortaya koyuyor.
Ne kadar yalnız, ne kadar çaresiz, ne kadar sahipsiz olduğumuzu görüyorsunuz orada.
Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın dendiğinde, bunun karşısında hiç firesiz bir milli mutabakat oluşuveriyor.
Zannediyorsunuz ki, bütün yaşananlardan sonra, muhalefet, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda yaptığı yanlışla yüzleşti; o adımın ne kadar korkunç sonuçları olduğunu kavrayabildi…
Ama fotoğrafını koyduğum şu oylama sonuçlarına bir bakın!
Türkiye AİHM kararına uyup Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakmalı, ifade hürriyetinin önündeki engeller kaldırılmalı, kuvvetler ayrılığı restore edilmeli falan diyen önergeye Türkiye’den, iki HDP’li parlementer dışında, bütün milletvekilleri karşı oy kullanıyor.
***
Siz neye karşısınız yahu?
AİHM kararına da mı uyulmasın diyorsunuz?
Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsiniz?
Siz bu şekilde oy kullanıp, nasıl, hangi yüzle karşımıza çıkıp hukuk devletini, parlamenter sistemi savunduğunuzu söyleyebilirsiniz?
Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?
Avrupa Konseyinin Türkiye’yi kuvvetler ayrılığına riayet etmeye çağıran önerisine nasıl karşı çıkıyorsunuz?
Siz neyi savunuyorsunuz, hele bir söyleyin bize…
Kol kırılır yen içinde kalır mı demek istiyorsunuz?
Yahu siz bu oylamada böyle oy kullanınca, sizin milletvekillerinizin içeri atılması konusunda kim kaale alır sözlerinizi?
***
Sizler bu oyları kullanırken neler hissediyordunuz bilmiyorum.
Ama ben bu sonuca bakınca derin bir hicap duyuyorum…
Utandım, sadece utandım…
Bu ortak tutmun anlamı,öteden beri bilinen ortak anlayışın yeniden ve açıkça ortaya konulmasıdır,net okunuşu şudur, aslında biz hep birlikte 19.yy lın günümüze taşıdığı kalıntılarını sahibi ve koruyucusuyuz,yaşam kaynağımız bu kalıntılarıdır 21.yy değerleri bizim varolma nedenlerimizi zorladığı için ona direniyoruz.Kutsal devletimizin bu haliyle ilelebet payidar kalması (içeriğine dokunmaksizin) bizim için yeterlidir,bu noktada siyasi kimliklerimizin hiç bir önemi yoktur,hepimiz aynı teknenin hamuruyuz.Kimse bize evrensel değerler ve türevi kavramlar dayatmasın,hepsini çok iyi biliriz çokta iyi kullanırız,o yüzden işimiz gereği verdiğimiz görüntü kimseyi yanıltmasın,aslımız budur.