George Floyd, ensesine basan dizin altında can vermese, karşı karşıya kaldığı ırkçılık ve aşağılamayı hiç kimseye anlatamayacaktı.
Polis aracında götürülürken, ona hitap etme biçimleri, karakolda üzerine dönen bakışlar, parmak izi alınırken polis memurunun mırıldanmaları, sadece onun anlayıp, kendisi gibi siyahiler dışında pek kimseye anlatamayacağı zehirli dokunuşlar olarak kalacaktı.
Bütün yaşamları boyunca bu zehirli dokunuşları tenleri ve ruhları üzerinde hissetmiş insanların, rutin hayatına dönecekti Floyd, o boğazına basan diz olmasa…
Tek kaşını kaldırmış, etrafa küstah bakışlar savuran o polisin o iğrenç dizi olmasa, ırkçılık perdesi aralanıp, kendini böyle çıplak bir şekilde göstermeyecekti…
Onlarca yıl sopalanan, itaat etmesi için küçücükten itibaren vücudu delik deşik edilen filin bir gün canına tak edip, önüne gelen her şeyi o zapt edilemez öfkesiyle silip süpürmesi gibi, Minneapolis halkı da yılların birikmiş öfkesini şehri savaş alanına çevirerek gösteriyor.
Amerika’da polisin siyahları vurma oranı beyazlara göre üç kat fazlaymış.
Benzer bir araştırma Türkiye’de yapılsa ne çıkardı ortaya acaba?
Tıpkı o dizin altında boynu ezilen Floyd gibi, İsrail’deki ırkçıları da bütün çıplaklığıyla görüyoruz.
Ömer Heysam Bedevi, Batı Şeria’da İsrail askerleri tarafından öldürülünce, silahsız günahsız bir insanın öldürülmesi içimize dokunuyor. Hepimizin içine dokunmalı; dünyanın neresinde olursa olsun, Ömerler, Floyd’lar öldürüldüğünde içimiz yanmalı.
Nasıl ki onları öldüren, ırkçılar kardeşse, o ırkçıların kurbanları da kardeştir.
Peki bunlardan hangisi bizim kardeşimiz?
Başka bir ülke söz konusu olunca, kimin kardeşiniz olduğunu söylemek kolay…
Türkiye’de Floyd için, Ömer için yüreğinin yandığını söyleyenler, Diyarbakır ortasında çıplak halde sırtından vurulan Kemal Kurkut için de aynısını hissediyor mu?
Ali İsmail Korkmaz’ın kafasına inen tekmeleri, yumrukları görünce boğazları düğümleniyor mu?
Gördükleri her türlü ırkçılık karşısında, o çirkin dizin boğazlarına basıp nefessiz kaldığını hissediyorlar mı?
Amerika’da yapılan araştırma Türkiye’de de yapılsa ne sonuç çıkardı acaba?
Cemevi’nde ateş etmenin Cami’de ateş etmekten kolay olduğu mu anlaşılırdı?
Kürt kentlerinde vatandaşı hırpalamanın batı illerine göre çok daha yaygın olduğu mu görülürdü?
Kiliselere, havralara saldırıların cezasız kaldığını mı anlardık?
Floyd’u, Ömer’i kardeşi olarak görenlerin, Ali İsmail Korkmaz’ın, Kemal Kurkut’un ve daha nicelerinin katli karşısında kıllarının bile kımıldamamasını nasıl açıklayabiliriz?
Böyle seçici bir kardeşlik olabilir mi?
Kurbanlar arasında seçim yapanların mağdurların kardeşi olduğu söylenebilir mi?
Siyahi, Filistinli, Kürt, Alevi, Hristiyan, kim ki nefret kurbanı olmuşsa bizim kardeşimizdir; boğazına basılmış o diz bizim boğazımıza basılmıştır.
Ve ırkçısı bu kadar çok olan dünyada, sık sık nefesimizin kesilmesi bundandır…