Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olmalı mı?

Bazen birinci olmak için uzun süre ikinci olmaya razı olmak gerekir.
İyi bilinen örnek bisikletçilerdir.
Usta bisikletçi yarışta uzun süre ikinci hatta üçüncü sırada yer alır.
En önde gidenler rüzgârı doğrudan doğruya göğüsledikleri için yorulurlar.
Yarış bitiş noktasına yaklaşırken, uzun süredir birincinin gölgesinde enerjisini en akıllıca bir şekilde harcayarak gelen yarışçı atağa kalkar ve kazanır.

***
Kemal Kılıçdaroğlu bir dahaki seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ima edince, bu uzun yarışta, potansiyel adayları korumak için kendisini öne attığını düşündüm.
Yani son düzlüğe kadar Kılıçdaroğlu yarışın en önünde gidecek, keskin rüzgarları, sataşmaları, saldırıları, karakter suikastlarını kendisi göğüsleyecek, böylece muhtemel adayı mümkün olduğunca az yıpratarak son tura kadar taşıyacak.
Eğer strateji bu ise çok akıllıca.

***
Fakat bu “adaylık” stratejik bir hamle değil de Erdoğan’ı yenmek için düşünülen bir taktik ise, bir dahaki seçimlerin Türkiye’ye demokrasi getirmesini umut eden herkesin kaygılaması gerekir.
Ben şahsen, Kılıçdaroğlu’nu şu anda adı geçen tüm Cumhurbaşkanı adayları karşısında tercih ederim.
Kişiliği, politik tutumları ve değerleri onu parlamenter sistem için ideal bir Cumhurbaşkanı adayı haline getiriyor.
Ama kimlikler hapishanesinin ağır mahkumları olan pek çok Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için Kılıçdaroğlu asla oy verilmeyecek bir kişi…

***

Sözünü ettiğim bu kimlik mahkumlarından muhafazakâr olanlarını anlayabilmek için Aksu Akçakoğlu’nun “Zarif ve Dinen Makbul” isimli eseri enfes veriler sunuyor.
Aksu Akçakoğlu, muhafazakâr elitlerin gözde mekânı Ankara’nın Çukurambar semtinde ciddi bir saha çalışması gerçekleştirmiş.
Bu saha çalışması, başka pek çok şeyin yanı sıra, muhafazakâr kesimler için CHP karşıtlığının en küçük bir aşınmaya uğramaksızın, çelik gibi sağlam bir şekilde ortada durduğunu gösteriyor.
Konuştuğu herkesin gerçek ya da hayali bir CHP “travması” olduğunu anlatıyor Aksakoğlu.
Bunlar, dededen, babadan aktarılan “travmalar”. Kuranı, ezanı yasakladılar vd. türünde…

***

Aksakoğlu’nun kitabını okuduğunuzda, Çukurambar’ın elit muhafazakarlarından asla CHP’ye oy çıkmayacağını anlıyorsunuz.
Muhtemelen bu gerçeği Erdoğan da bildiği için kimlik ve kutuplaştırma siyasetini en küçük bir taviz vermeden bugüne kadar sürdürdü.
Kılıçdaroğlu’nu hedef aldığı kimi zamanlarda onun Alevi’liğini gündeme getirmekten de çekinmedi.
Bir dahaki seçimlerde Erdoğan’ın karşısındaki adayın Kılıçdaroğlu olması halinde, o seçim kampanyasında hep iş görecek sihirli bir formül olarak nelerin ileri sürüleceğini tahmin etmek de hiç güç değil.

***

Erdoğan’ın demokratik bir yenilgiye uğratılması için karşısında güçlü bir ittifak ve her kesimden oy alacak bir aday olması gerekiyor.
Kılıçdaroğlu Erdoğan’a İstanbul ve Ankara yenilgilerini tattırarak, demokrasi ittifakını ustaca yönetebildiğini gösterdi.
Demokrasiye dönüş ve restorasyon için Kılıçdaroğlu gibi bir figürün liderliğine ihtiyaç var; ama bu liderlik Cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkmak olarak anlaşılıyorsa, ülke gerçekleri karşısında büyük bir hata yapılıyor demektir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir