İktidara sahip olmanın ve onu kaybetmenin ne anlama geldiğini çok güzel bir şekilde anlatan birkaç güzel sanat eseri ve söz var.
Mesela, gücün insanların başını nasıl döndürdüğünü “Yüzüklerin Efendisi” filmi harikulade bir şekilde anlatır.
Güç yüzüğünü takan kim olursa olsun bir şekilde gözleri kararır, sendeler, sersemler.
Gücü kaybetmenin ne anlama geldiğine ilişkin en harikulade anlatıma da bundan on yıl kadar önce tanık oldum.
Bir insanın elindeki iktidarı kaybettiğinde neler hissettiğini kendisine özgü samimiyet ve büyük bir içtenlikle anlatan, Avustralya’nın 2010-2013 yılları arasında başbakanlığını yapmış olan Julia Gillard’dı.
Gillard başbakanlığı kaybettikten sonra neler hissettiğini, verdiği bir mülakatta şöyle anltıyordu: “İktidarı kaybettiğinizi, bedeninizde ruhunuzda, duygusal dalgalar halinde hissediyorsunuz…”
Ve ardından da hiç unutamadığım şu cümleyi söylüyordu:
İktidarı kaybetmek “Size bir yumruk gibi vuruyor; öyle bir acı veriyor ki, bunu içinizde, sinirlerinizin uçlarında hissediyorsunuz.”
Gillard’ın demecini okuduğumda, iktidarı kaybetmenin siyasetçilere yaşattığı duygular üzerine derin bir tefekkür içine daldığımı, bu zarif hanımefendinin sözlerini tekrar ettiğimi hatırlıyorum.
“Yumruk gibi vurmak…”, “Yumruk vurmak…”
Kendini yumruk yemiş gibi hisseden, bu sözleri söyleyen, başbakanlık ofisinde kahvesini gidip kahve makinasından kendisi alan, yağmur yağdığında şemsiyesini kendisi açan, herhangi bir seyahatinde yaptığı harcamalar gazeteciler tarafından didik didik edilen ve her konuda hesap vermek zorunda olan, Batılı bir kadın siyasetçi…
Bir de Türkiye’de, bu kadar muazzam bir iktidar kullanımından sonra AKP’li siyasetçilerin, seçimi kaybettiklerinde neler hissedebileceklerini düşünün…
Şu anda onlar, Gillard’ın iktidarı kaybettiğinde yediğini tarif ettiği yumruğun, havadaki ıslığını duyuyorlar sadece ve bu bile kükremelerine, köpürmelerine, hiddetlenmelerine yetiyor.
Geçtiğimiz hafta, bakanların, danışmanların ve iktidarın en tepesindekilerin, muhalefetin iktidara gelme ihtimalini “darbe” olarak nitelemelerini bu gözle okuyun.
Yirmi yıl aradan sonra, ilk kez, bu kadar ciddi bir şekilde kenetlenmiş bir muhalefet karşısında, iktidarı kaybetme olasılığının ufukta belirdiğini görüyor ve bunu katlanılamaz buluyorlar…
Son haftalarda, muhalefetin seçimi kazanması ihtimali karşısında edilen bu sözler de belli kesimler de uzun süredir var olan, “kaybetseler de iktidarı bırakmazlar mı” korkusunu iyice alevlendiriyor…
Bunun ciddi ciddi sorulduğuna, tartışıldığına tanık oluyorum.
Muhalefetin kazanma ihtimalini darbe olarak niteleyen, bu milletin Cumhurbaşkanlığını Kılıçdaroğlu’na teslim etmeyeceğini söyleyen iktidar, kaybederse, direnebilir mi, ellerinde tuttukları makamları teslim etmeyebilir mi?
Muhalefetin çok küçük bir farkla kazanması halinde meydana gelmesi muhtemel, geçici ayak diretmelerini bir kenara bırakırsak, ben buna hiç ihtimal vermiyorum.
Bu tartışmaları yapanlar, Erdoğan’ın gücünü nereden aldığını anlamak istemiyorlar.
Onun gücünün, yenilmezliğine, her ne olursa olsun girdiği her seçimi kazanacağına olan inançtan geldiğini göremiyorlar.
Seçim kaybedildiği anda, bütün bu gücün yok olup gideceğini de anlamıyorlar…
Aşil, topuğundan vurulduğunda bütün insan üstü güçlerini nasıl kaybediyorsa, yenilmezliğine inanılan bir siyasetçi de yenildiği anda tüm gücünü kaybedecektir.
Son haftalarda iktidarın tepelerinden gelen bütün o sözler de bir gücün değil, tam tersine seçimi kaybetme ihtimali karşısında duyulan güçsüzlük hissinin ifadesidir.
Saray erkanı, Gillard’ın sözünü ettiği yumruğun havada çıkardığı ıslığın sesini duyuyor sadece ve bunun yarattığı kaygıyla konuşuyorlar.
Ama seçim kaybedilirse, o yumruk en acıtıcı bir şekilde inmiş olacak ve bütün bu konuşmaların da hiçbir anlamı kalmayacak.
Bu nedenle, Türkiye’de değişim isteyen herkesin, “kaybetseler bile gitmezler” türü, öğrenilmiş çaresizlik ifade eden cümlelerle oyalanmaya değil, sandığa gitmeye, oyuna sahip çıkmaya, demokrasi için yurttaşlık görevlerini yerine getirmeye ihtiyacı var…
Unutmayın, milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç yoktur ve milletin sillesini yedikten sonra da kimse iktidarda kalamaz…