Çizgili Pijamalı Çocuk filmini gözleri yaşarmadan seyreden yoktur herhalde.
Yetişkinlerin katledildiğini bildiğimiz gaz odalarına, bu filmde iki çocuk da giriyor.
Birisi Yahudi, diğeri Alman.
Onların girmesiyle beraber, kurbanların çaresizliğini, katliamın acımasızlığını iliklerimize kadar hissediyoruz.
Kitabın yazarı ve filmin direktörü, gaz odasına çocukları soktuğu anda, söyleyecek bir söz bulamıyoruz.
Kalbi kinle dolu insanları bile dumura uğratacak bir sahne bu.
Çocukların el değmemiş masumiyetini hepimiz biliyoruz çünkü.
Bir katliamın korkunçluğunu çocukların da kurban olmasından daha sarsıcı bir şekilde ne anlatabilir?
Vicdanı eksik oluşmuş insanlar bile, diğer kurbanlara atfedecek bir cürüm bulabilirler belki; ama söz konusu olan çocuklar olunca herkes susmak zorunda kalır.
Aradan geçen 29 yıla rağmen hala tam olarak idrak edemediğimiz Sivas katliamının iki de çocuk kurbanı olduğunu biliyor muydunuz?
Yirminci yüzyılda meydana gelmiş, en korkunç katliamlardan birisidir Sivas Madımak katliamı.
İnsanları diri diri yakmak için on binlerce kişinin, sebatla, kararlılıkla, bir otelin önünde beklediğine tanık oluruz.
İşte o korkunç katliamın iki de küçük kurbanı vardır.
Birinin adı Koray’dı; yakılarak öldürüldüğünde 12 yaşındaydı.
Diğeri de Menekşe, onun ablası, o da henüz 14 yaşındaydı.
* * *
Hangi nefretin, hangi kinin onların içinde bulunduğu Madımak Oteli’ni ateşe verdiğini muhtemelen hiçbir şekilde anlayamadan göçüp gittiler bu dünyadan…
* * *
Sivas’a geldiklerinde, her şeyin bir yıl önceki gibi olacağını, yine çok eğleneceklerini düşünmüşlerdi…
Bir gece önce babasının sazı kırılınca çok üzülmüştü Koray.
Ertesi gün babasıyla birlikte sazı tamir ettirmeye gitmişti. Sonra ablasıyla birlikte, semah grubuyla yemek yediler. Sivas’ta öfkeli güruhlar sokakları doldurunca, bir sele kapılmış gibi, anne babalarından ayrı düştüler.
Biraz sonra yakılacağını bilmeden, anne babasından ayrı düşmüş bu çocukların ellerinden tutup onları Madımak oteline götürdü, oradaki ablalar abiler.
Nereden bilebilirlerdi, sokaklarda akan bu insan selinin son durağının Madımak oteli olacağını ve orada insanları cayır cayır yakacaklarını?
* * *
Sonra, Aziz Nesin’in de o otelde olduğunu öğrenen grup, hareket ettikçe, öfkesini irinli bir katran gibi biriktirerek, çamurlu sel suları gibi her şeyi önüne katarak, gelip otelin önüne toplandı.
Kin ve nefretle dolu on binlerce kafa, petrole bulanmış kara bir deniz gibi otelin önünde dalgalandı.
“Allah”, diye, “Din” diye bağırıyorlardı…
Onlar bağırdıkça katranlı bir kin nehri akıyordu otelin içine…
* * *
O anlar aklıma geldikçe, o iki çocuğun oteli kuşatan bu nefret seli hakkında neler hissettiklerini kendime sormadan yapamıyorum.
Hangi çocuk böyle bir nefreti anlayabilir, anlamlandırabilir?
Kırmızı Pijamalı Çocuk filminde o iki çocuğun, neden gaz maskeli birilerinin bulundukları binanın içine kimyasal madde atıp onları öldürdüğünü anlaması mümkün müydü?
Ne yapıldığını anlasa bile, niye yapıldığını kavraması ne mümkün dü o çocukların?
Koray otelin önünde birikmiş öfke selini hiçbir şekilde anlamlandırabilir miydi?
“Abla bu insanlar neden bizden bu kadar nefret ediyorlar” diye ablasına sormuş mudur acaba?
Dışarıdan gelen o korkunç nefret ve öfkeyi, o çocuk kafasıyla nasıl anlamıştır acaba Koray?
Ablası ona, teselli etmek için bir şeyler söylemiş midir?
Dışarıda olup bitenleri, hangi aşamaya kadar duymuşlardır, tanık olmuşlardır,
bilebilmek mümkün değil.
Mesela, otel alev alev yanarken “işte bu Cehennem ateşi” diye bağıranları duymuşlar mıdır?
İki küçük çocuk olarak, neden “Cehennem ateşinde” yandıklarını sormuşlar mıdır?
* * *
Bir rivayete göre, otel yanarken bir yetişkin Koray’ı güvenli bir odaya götürmüş.
Ablasını bırakamayacağını söyleyip geri dönmüş Koray…
O korkunç yangından sonra, kapkara cesetleri, sıkı sıkıya birbirine sarılmış olarak bulunmuş bu iki kardeşin…
Soğuk kış günlerinde, koyun koyuna yatarlardı demiş anneleri sonradan bir röportajda…
Nefretle yakıldıklarında da birbirlerine sarılmışlar…
* * *
Bugün 2 Temmuz, Sivas katliamının 29. yıl dönümü…
Tam 29 yıl önce 35 vatandaşımız yakılarak katledildi. Şairlerimiz, yazarlarımız ve iki otel görevlisi vardı o otelde…
Bir de Koray Kaya ve ablası Menekşe Kaya…
O çocuklar neden yakıldıklarını bilmiyorlardı.
Ama onları yakan bu vahşeti Türkiye anlamak zorundadır.
Bu karanlıkla yüzleşmek zorundadır.
Bir daha ne çocuk ne yetişkin hiç kimse yakılmasın; bir daha asla bir Madımak katliamı yaşanmasın diye…