Başörtülerini çıkaran kadınlar bize neyi anlatıyor?

 

Başörtüsü yine gündemde.

Bu defa, başını örtmek isteyen kadınlar nedeniyle değil.

Başörtülerini çıkarıp, eski ve yeni hallerinin (on yıl önce-on yıl sonra diye) fotolarını sosyal medyada paylaşan kadınlar, başörtüsünü tekrar gündeme getirdiler.

Levent Gültekin bunun, ilk defa olduğunu söylüyor (http://www.diken.com.tr/ateizm-deizm-artiyor-dindarlik-dusuyor-peki-nicin/)

Gerçekten de, dindarlaştığı veya muhafazakarlaştığı veya öyle görünmek istedikleri için örtünen kadınlar biliyoruz.

Ama, başını açan ve bunu da öyle kıyıda köşede değil, sanal da olsa bütün toplumun önünde yapan kadınlar, bu ülke için gerçekten yeni bir fenomen.

Üzerine kafa yormak lazım. Gültekin bunu, mealen, bu kadınların AKP’nin yarattığı imaj ve külfeti artık taşımak istememelerine bağlıyor.

İşin böyle bir yanı muhakkak vardır. Ama bence, bu sadece bir unsurdur; belki motivasyonun bir sebebi de budur veya belki, 17 yıldır ülkeyi yöneten iktidarla aynı imajı taşımamak kaygısı “hızlandırıcı” bir etki yapıyordur. Ben bu açıklamanın tek başına yeterli olmadığını düşünüyorum.

Bu yeni durum, doğal bir geri tepmedir bana göre.

Nasıl ki, daha önce Atatürk dayatması, belki başka bir tür ilişki kurulsa onu sevecek, takdir edecek ya da en azından “tarihsel bir realite”, yanlışıyla doğrusuyla bu ülkenin kurucu babası olarak kabul edecek insanları bile ondan uzaklaştırıyor, mesafe aldırıyordu ise, bugün de, aynı şekilde muhafazakarlığın ve “örtünmenin” devlet eliyle dayatılması geri tepiyor.

Siz hiç daha önce bugünlerde olduğu kadar coşkulu kalabalıklar görmüş müydünüz Anıtkabir’de?

Stadyumlarda, toplumsal gösterilerde, insanların doğal bir şekilde bir araya geldiği ortamlarda, AKP öncesinde Atatürk’ün bu kadar coşkulu bir şekilde anıldığına tanık olmuş muydunuz?

AKP öncesinde Atatürk’den söz edenlerle, bugün Atatürk’ten söz edenlerin beden dillerine, konuşma biçimlerine, kullandıkları kelimelere bakın, arada muazzam bir fark göreceksiniz.

Bugün Atatürk, dünden farklı olarak, arkasında hiçbir yaptırım gücü olmayan, ondan söz etmenin onu anmanın, size hiçbir ayrıcalık getirmediği ve hatta belki de, bazı kayıplar yaşamanıza yol açan bir figür.

Dün ondan bahsedenlerin bazıları onu toplumu aşağılamak, hizaya çekmek, kendi üstünlüklerinin bir ispatını insanların gözüne sokmak için kullanıyorlardı.

Kemalizm “resmi ideolojiydi”, soğuktu, devletluların parmaklarını sallarken telaffuz ettikleri dünya görüşüydü.

Atatürk bugün ise bambaşka şeyleri temsil ediyor. Özgürlük arayanlar, doğru ya da yanlış, bu özgürlüğün timsali ve sembolü olarak ona başvuruyorlar.

Bu başörtüsünü çıkarma trendine bir de buradan bakın. Yasak olan her şey gibi, o da, onu takan insanların kafasında özgürlüğü, seçme serbestisini temsil ediyordu.

Bugün ise, bu kadınlar için, başlarını açmak, bedeli ödenerek satın alınan bir özgürlüğü temsil ediyor olmalı. Mahalle baskısına direneceksiniz; kendi muhitinizde, iş hayatında, kamuda belli bazı ayrıcalıklardan vazgeçeceksiniz ve başınızı açacaksınız; en az, daha önce, başörtüsünü çıkarmamak için üniversitede okuma hakkından vazgeçen kadınların ki kadar büyük bir fedakârlık bu, en az onların ki kadar büyük bir cesaret…

Ezcümle, bu durum bize gösteriyor ki, yukarıdan dayatmayla, bu toplum ne seküler oluyor, ne de din ve muhafazakarlık dayatılınca dindar bir nesil yetişiyor. İşin içine devlet girip de, bazı şeyler yukarıdan aşağıya dayatıldığında, insanların inançlarla, ideolojilerle gönül bağı kopuyor.

Yani Çetin Altan’ın dediği gibi enseyi karartmayın. Bir o uca, bir bu uca savrulduktan sonra, bu ülke, bu toplum orta bir yerde duracak. Bir gün bu ülke de, herkesin dilediği gibi yaşadığı, herkesin kendisini birinci sınıf vatandaş hissettiği bir ülke olacak!

Not: Foto medyascope TV’nin sitesinden alınmıştır.

Orhan Kemal Cengiz- 20 Ocak 2019

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir