Türkiye’nin tek Yunanca gazetesi Apoyevmatini’nin kapandığına ilişkin haberi okuyunca canım sıkıldı. Kaçınılmaz olduğunu bildiğiniz, ama bir türlü olmamasını istediğiniz bir şeyin olduğunu duyduğunuzda hissetiğiniz gibi, rahatsız edici bir “kayıp” duygusu geldi oturdu içime. Türkiye’nin gayri müslimleri sayı olarak o kadar azalmış durumdalar ki, onlara ilişkin kötü bir haber, birgün artık bu ülkede onlardan geriye hiç bir şey kalmayabileceği yönündeki kaygılarımı körüklüyor.
Sonunda bu konudaki ataletimi yenip, Apoyevmati’nin genel yayın yönetmeni Mihail Vasiliadis’i aramaya karar verdim. Vasiliadis haberin doğru olmadığını söyledi. Ama neden doğru olmadığını ve aslında ne olduğunu anlatırken, beni Türkiye’nin dünü ve bugününe ilişkin epey bir düşündürdü.
Vasiliadis gazetenin kapanmasının “şimdilik” söz konusu olmadığını ama gazetenin 90 yıllık ofisinin, kaynak bulamazsa yakında kapanacağını söylüyor.
Bugün Vasiliadis’in kendisi ve oğlundan başka hiç bir çalışanı olmayan gazete 90 yıl önce, İstanbul beyoğlundaki Suriye pasajında faaliyetine başlamış. Gazetenin kurucuları Vasiliadis’in babasının kuzenleriymiş. Suriye pasajını da gazetenin kurucularının amcası Dimitri Vasiliadis inşa etmiş. İşte bu nedenle Apoyevmatini bu pasajda her zaman “ayrıcalıklı” bir kiracı olmuş. Seneler içinde gazete sürekli el değiştiriyor ama hiç bir zaman ofisinin yeri değişmiyor.
Vasiliadis Apoyevmatini’yi dünyanın en yüksek tirajlı gazetesi olarak tanımlıyor. Tabi bunu söylerken, “hedef kitleye” ulaşmayı kastediyor. Yani istanbul’daki neredeyse bütün potansiyel okurların gazeteye abone olduğunu söylüyor. Londra merkezli Minority Rights Groups 2011 tarihli bir raporunda İstanbul’da sadece 3000 Rum kaldığını yazıyordu. Vasiliadis bugün İstanbul’daki Rum sayısının 1700-1800 civarında olduğunu söylüyor. Bir zamanlar milyonu aşkın Rum’un (3) Türkiye toprakları üzerinde yaşadığını düşünecek olursanız eğer, bu rakamlar ürkütücü ve insanın içini acıtan bir tarihe ve yok oluşa işaret ediyor. Bu küçük parantezi kapatıp Apoyevmatini’nin tiraj başarısına dönersek eğer, Vasiliadis İstanbul’da 605 Rum ailenin olduğunu ve bunlardan 600’ünün gazeteye abone olduğunu söylüyor. Ne dersiniz, eğer hedef kitle ve tiraj dengesi açısından bakılacak olursa Apoyevmatini dünyanın en çok satan gazetelerinden birisi olarak kabul edilebilir mi?
Ancak ne yazık ki, bu “dünyanın en çok satan gazetesi” nin bugün ofis kirasını ödeyecek kadar bile bir parası yok. Vasiliadis ve oğlu haftanın beş günü gazeteyi çıkartmak için sabah saatlerine kadar çalışıyorlar ve sabah gazetenin dağıtıcıları yüklendikleri gazeteleri İstanbul’lu Rumlara tek tek dağıtıyor. Ancak işte abonelerin verdikleri paralar sadece bu dağıtım ücretini karşılayabiliyormuş.
Apoyevmatini’nin sürekli olarak tiraj kaybede kaybede geçirdiği tarih Türkiye azınlıklar tarihinin kısa bir özeti gibi.
Vasiliadis 30’lu 40’lı yıllara kadar istanbul’da 120 bin Rum yaşadığını ve gazetenin o zamanlar 35.000 civarında sattığını anlatıyor. Bu iyi günlerinde de gazetede 35 kişi çalışıyormuş.
Ancak 1964 yılı hem Türkiye Rumları ve hemde Apoyevmatini için bir dönüm noktası oluyor. O yıl Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasında meydana gelen gerginliğin cezasını İstanbul’lu Rumlar çekiyor. İstanbul’da yaşayan 13.000 Rum’dan 24 saat içinde ülkeyi terk etmeleri isteniyor. Bu Rumlar’ın yanına sadece 20 Dolar ve 20 kilo yük almalarına izin veriliyor. 20 rakamı İstanbul’lu Rumların hafızasına bu travmatik olayın bir nişanesi olarak kazınıyor.
Vasiliadis 64 sürgününden sonra gazete tirajının 10.000’e indiğini söylüyor. 1964 yılında aynı zamanda Basın İlan Kurumu Apoyevmati’nin reklamlarını kesince, gazete sonun başlangıcına gelmiş.
Vasiliadis 2002 yılında gazeteyi devraldığında tiraj sadece 80 (seksen) miş. Çünkü Vasiliadis’ten önce gazeteyi yöneten Yorgo Adasoğlu kansermiş ve hastalığı ilerlediğinde artık evden çıkamaz hale gelmiş; o ölüme yaklaşırken gazete de ölüm döşeğindeymiş.
Tam bu noktada Vasiliadis devreye giriyor ve ilk kurucularının babasının kuzenleri olduğu gazeteyi devralıyor. Vasiliadis Yunanistan’daki bazı şirketlerden reklam almayı başarınca gazete tekrar hayata dönüyor. Ta ki 2011 yılına kadar; mali kriz Yunanistan’ı vurunca, reklamlar kesiliyor, gazete tekrar can çekişmeye başlıyor.
Umutlar tükenirken çok ilginç bir olay meydana geliyor. 2011 yılında Vasiliadis, İstanbul’da azınlıkların sorunlarının tartışıldığı bir toplantıya katılıyor. İnternetten naklen yayınlanan bu toplantıda, Apoyevmatini’yi kapatma noktasına geldiklerini anlatıyor. Tesadüfen bu konferansı internetten izleyen, Hollanda’da doktorasını yapan bir Türk genci, çok etkileniyor Vasiliadis’in anlattığı hikayeden. Apoyevmatini Türkiye’nin ortak mirasıdır sloganıyla facebookta bir sayfa açıyor ve Türkleri gazeteye abone olmaya davet ediyor. Kampanya etkili olmuş, Vasiliadis, bir haftada bir keleme Yunanca bilmeyen 400 Türk’ün gazeteye abone olduklarını anlatıyor. Bu jestten sonra, gazeteyi haftada bir de olsa Türkçe çıkarmak istemiş ama olanaklar buna imkan vermemiş malesef.
Vasiliadis Yunanca bilmeyen bu insanlara, hiç bir kelimesini bile okuma imkanı olmadıkları bu gazeye olan aboneliklerinin bittiğini bildirmeye yüzünün tutmadığını anlatıyor.
Bugün gazete Rum cemaatinden gelen küçük ilanlar ve gazetenin e-postayla dağıtılan pdf formatına olan aboneliklerle ayakta duruyor. Okuyucularımızdan gazeteye ulaşmak isteyenler olursa Mihail Vasiliadis’le apo.istanbul@gmail.com adresinden bağlantıya geçebilirler.
Vasiliadis ve oğlu, geç saatlere kadar sürdürdükleri gazeteyi hazırlama işini evlerine taşımışlar. Vasiliadis, artık kirasını ödeyemediği 90 yıllık ofisi ise yakında kapatmak zorunda kalacaklarını söylüyor. Aslında fon bulabilse burayı İstanbul Rum Basın müzesi yapmak istiyormuş, ama bu projeyi destekleyecek birilerini bulamamış.
Daha önce kaleme aldığım bir yazıda belli ailelerin Yunanistan’dan Türkiye’ye geri döndüklerini yazmıştım. Vasiliadis’e bu geri dönüşlerin gerek Rumların giderek azalan nüfusuna ve gerekse gazetenin yaşamasına bir katkılarının olup olamayacağını soruyorum.
Vasiliadis bu geri dönüşlerin çok sınırlı sayıda olduğuna dikkat çekiyor. Geri dönenlerin Türkiye’de çalışmak, Türkiye’deki sosyal yaşamın bir parçası olmak üzere dönmediklerini, ya emekli olduklarını ya da Türkiye’de mülkleri olan rantiyeler olduklarını söylüyor. Cemaati canlandıracak olanların gelip Türkiye’de çalışacaklar olduğunu ekliyor sözlerine. Bir de ilginç bir öneri getiriyor.
Türkiye devleti 1964 yılında bu ülkeden ayrılmaya zorladığı 13.000 Rum için, Yunanistan’dan başvuracak 13.000 kişiye hemen çalışma ve oturma izni versin ve bu insanlar Türkiye’nin bir parçası olsunlar diyor.
Bürosu yakında kapanacak olan gazeteyi ise 2015’e kadar çıkarabileceğini söylüyor, sonrasını ise kestiremiyor.
Vasiliadis bize Türkiye tarihinin hüzünlü, acı dolu sayfalarını anlatıyor, Türkiye’nin tek Yunanca çıkan gazetesi Apoyevmatini’nin hikayesini anlatırken. Umut edilir ki, bu hikaye burada bitmesin, Türkiye’nin azınlıklarının kötü talihi tersine dönsün…