Avrupa ve Türkiye’nin “gerçeklik” savaşı kızışırken

Türkiye’nin dünyayla makası gittikçe açılıyor.
Bu makas açıldıkça da, iktidar ve destekçileri giderek daha ciddi şekilde gerçeklikten kopuyorlar.
Sadece Osman Kavala davası çevresinde gelişen olaylara bakarak, içinde bulunduğumuz kaygı verici durumu görebilirsiniz.

***

Kavala davası üzerinden Türkiye’yle Batı arasında bir “gerçeklik” savaşı yaşanıyor.
Siyasi iktidar bütün ülkeye “empoze” etmeye çalıştığı gerçekliğin dış dünya tarafından da kabul edilmesini istiyor.
“Resmi” gerçekliğimize göre, Türkiye’de insan hakları sorunları yok; mahkemeler bağımsız ve tarafsız; basın hür; kötü muamele yok; hatta ekonomik koşullar açısından bile Batı dünyasının ilerisindeyiz.
İktidar Türkiye’nin bu “gerçekliklerinin”, özellikle mültecileri geri gönderme tehdidini de kullanarak, Batı tarafından da sorgusuz sualsiz kabul edileceğini düşünegeldi.

***
Ama işler böyle yürümüyor.
Ortada Mahkeme kararları var.
O Mahkeme kararları, yargımızın bağımsız olmadığını, siyasi iktidarın en tepeden gerçekleştirdiği empoze ile insanların siyasi amaçlarla içeri atıldığını söylüyor.
Osman Kavala davasında AİHM’nin verdiği karar budur.
AİHM, ben bu dosyaya baktığımda hiçbir suç göremiyorum; sivil toplumun susturulması yönünde bir “gizli” amaç görüyorum sadece dedi.
Ve bizim kendi Anayasamız (90.madde), AİHM’nin verdiği bu kararın tartışmasız bir şekilde uygulanmasını gerektiriyor.

***
Osman Kavala’nın yargılandığı davada AİHM bir “makul suç şüphesi” yok dediyse, o kişiyi serbest bırakmak dışında yapabileceğiniz bir şey yoktur.
AİHM’nin bu kararından sonra gerçeklik algımız daha da bozuldu ve bu defa onun kararlarının bağlayıcı olup olmadığını tartışmaya başladık.

***

Son Büyükelçiler krizi ise dış dünya ile makasın kapatılması mümkün olmayan bir şekilde açıldığını gösteriyor.
Ankara’da görev yapan 10 Büyükelçi Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyince Dışişlerine çağrılıp protesto edildiler.
Bu büyükelçiler, ABD hariç, Avrupa Konseyi’nde Osman Kavala davasının akıbetine karar verecek ülkelerin Büyükelçileri.
O Avrupa Konseyi ki, mütemadiyen Türkiye’yi Kavala kararına uymaya davet ediyor.
O Konseyin Bakanlar Komitesi Türkiye için bir “ihlal prosedürü” başlatmak üzere.
Yani, karara uyulmadıkça giderek daha ağır yaptırımlar gelecek.
Bu Büyükelçiler bu “gerçekliği” hatırlatıyorlar, yani onlar sadece bir mesaj taşıyorlar.

***
Bu dava ve Elçilerin ortak mesajına verilen tepkilere bakınca ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin acı verici başka gerçeklikleri de görüyorsunuz.
Bu iktidara alternatif olacak muhalefetin haline bir bakın:
İyi Parti Genel Başkan yardımcısı “Adil yargılama süreçleri bizim iç meselemizdir…Kimse karışamaz. Hükûmet ise Rahip Brunson meselesinde yaşadığımız gibi onur zedeleyici bir sürprize yol açmamalıdır!” diye twit atıyor.
Masum bir insanın cezaevinde yatmasından değil, o insanın uluslararası baskı üzerine salıverilmesinden onuru kırılacak önde gelen “muhalif” siyasi figürlerimiz var.

***

Siyasi iktidar ülke içinde bizlere sunduğu “gerçekliğin” bütün dünya tarafından da kabul edilmesini bekliyor; işin içine biraz hamaset ve milliyetçilik girdi mi, bu tavrına muhalefetten de destek bulabiliyor.
Ülke içindeki gerçeklik algısının dünyayla giderek daha sert bir çatışma içine girdiğine tanık olacağız.
Ülke savrulup giderken, çıpası demokrasi ve insan hakları olmayanlar da, siyasi ikitdarla birlikte savrulup gidecekler.
Maalesef gerçekliğimiz budur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir