Bu ülke bunca yıldır en çok neyi başardı?
Değişmemeyi, değişiyormuş gibi yapıp milim değişmemeyi…
Hrant Dink ensesinden vurulup kanlar içinde yere düşünce…
Ayakkabı deliğini gören herkes, bu ülkeyi satanın o olmadığını anladı.
Cinayet o kadar kalleşçe, tepki de o kadar büyüktü ki, bir şeyleri değiştiriyormuş gibi yapmak zorunda hissettiler kendilerini.
Şu meşhur 301. Madde, “Türklüğe, devlete vd hakaret” maddesi yani, bir tadilata uğratıldı.
Bundan sonra bu maddeden dava açılmadan önce Adalet bakanından izin alınacak, dediler.
Üzerine kan sıçrayan bu maddeyi, ıskartaya çıkartamadılar bir türlü.
Sözlerinden, ifadelerinden hazzetmediklerini sürüm sürüm süründürecekleri onca madde vardı ellerinin altında halbuki…
Dursun bir kenarda, dediler.
Zamanı geldiğinde tıpkı Hrant’ın sözlerini çarpıtıp, onu hedef haline getirdikleri gibi, birilerine “sus” demek, susmayınca da, ensesinden kurşun sıkacak katillere “aha hedefiniz bu” diyebilmek için o madde bir kenarda, zulada tutuldu.
Belli ki, yine o sisli puslu günlere dönüyoruz yeniden.
Birer ikişer 301 den soruşturma izinleri verili veriliyor.
Diyarbakır barosu eski yönetim kurulu üyelerine, İnsan hakları örgütlerinin yöneticilerine, HDP milletvekili Garo Paylan’a, ardı ardına soruşturmalar açılıyor, hazırladıkları raporlar, sarf ettikleri sözler, verdikleri beyanlar için…
Hrant’ın kalleşçe öldürülüp, katille, kamu görevlilerinin fotoğraf çektirmek için kuyruğa girdiği, katil cezaevine teslim edildiğinde alkış tufanıyla karşılandığı o kapkaranlık günlerden bu yana tam 12 sene geçmiş.
Bu 12 senede, değişen dengelere göre, devletin içindeki bir o grup, bir bu gurup suçlanmış.
Biri görmezlikten gelmeden, diğeri katilin sırtını sıvazlamadan, öteki Hrant’ı hedef göstermeden, beri ki, mahsusçuktan onun sözlerini yanlış anlamış gibi yapmadan, bütün bunların hepsi ama hepsi birden olmadan o cinayet işlenebilirmiş gibi…
Sanki tekmili birden orada değillermiş gibi…
Sanki, bütün bu hikaye, Hrant’ın, hiç yerinden kımıldatılamayacak sanılan tabuları yerinden oynatmasının bedelini ona ödetmek için 301’den mahkum edilmesiyle başlamamış gibi…
Bunca yıl, mış gibi yaptıktan sonra, belli ki, yine birilerine dersini vermek ihtiyacı hasıl olmuş, 301. Madde zuladan çıkarılmış, sivil toplumcusuna, insan hakları savunucusuna, millet vekiline karşı tedip ve tenkil aracı olarak piyasaya sürülüverdi…
Marazlarına aşık bir ülke burası. Asla hastalıklarından kurtulamıyor. Yangında ilk kurtarılacak bir eşya gibi, o marazlarını özenle, itinayla bir yerlerde saklıyor.
İşte 301 yeniden sahnede…
Bu ülkenin en büyük başarısının, belli konularda hiç ama hiç değişmemek olduğunu gözümüzün içine sokmak için…
Orhan Kemal Cengiz- 16 Ocak 2019