Marlin S. Potash “Gizli Niyetler” isimli enfes kitabında insanların farkında bile olmadıkları güdülerle nasıl tekrar ve tekrar aynı şeyleri yaşadıklarını anlatır.
Örneğin bir kadın hayatına giren erkeklerin onu suiistimal ettiklerinden söz ediyordur; ama gidip gidip aynı erkek modelini bir şekilde hayatına alan odur.
Sözünü ettiğimiz bu hanımefendi, onu gerçekten sevecek, yanında huzur bulacağı “adayları” ya “çekici” bulmaz ya da onlarla ilişkilerini daha başlamadan sabote eder.
İşte Levent Gültekin de “Yaklaşan Kasırga” isimli kitabında bizlere Türkiye siyasetinin nasıl “gizli niyetler” tarafından yönetildiğini anlatıyor.
Bizleri, politikacıların ağızlarından çıkan laflara değil eylemlerine, bu eylemlerin nasıl olup da bir biçimde AKP iktidarına yaradığı üzerine odaklanmamamızı salık veriyor.
Ülkedeki tüm aktörlerin bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalması için nasıl seferber olduklarını anlatıyor.
Bütün bunları anlatırken, karmaşık konuları son derece akıcı, samimi ve kişisel bir dille aktarmayı başarıyor.
Kendisinin nasıl İslamcı olduğunu anlatırken; insanların inançların ve ideolojilerin peşinden koşarken hangi tür motivasyonlarla hareket ettiklerini düşünmemizi sağlıyor.
Türkiye’de din ve ahlakın nasıl birbirine karıştıklarını zihin açıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Seküler kesimin, dinin yerine geçecek bir ahlak anlayışını geliştirme konusunda nasıl yetersiz kaldığını; böyle bir ihtiyacı kavrama noktasına bile ulaşamadıklarını gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin nasıl kamplaştığını, “mahallelerin” nasıl birbirine yabancılaştığını anlatırken de fevkalade başarılı.
Herkesin nasıl sadece kendi mahallesine konuştuğunu anlattığı bölümler göz alıcı gerçekten…
Daha pek çok konuda ufuk açıcı önermeler getiriyor Gültekin…
Ancak birkaç eleştirimi de belirtmeden edemeyeceğim.
Gültekin her ne kadar son yirmi yıldan bahsediyorsa da buralara nasıl geldiğimizi açıklayan bazı temel yaralara hiç ama hiç değinmiyor.
Örneğin, Türkiye’nin gayrimüslimlerinin başlarına gelenlerin bugün yaşadığımız sorunlarla bir ilgisi, alakası olabilir mi?
Türkiye’nin bu gayrimüslimlerden “kurtulma” biçiminin, kullanılan şiddetin, mala-mülke çökmenin, bütün bunların yaratılan muazzam bir hukuksuzluk içinde “başarılmasının”, Türkiye’de tüm sistemi hasta edip etmediği bir ihtimal dahilinde dahi konuşulmuyor bu kitapta.
Yine aynı şekilde Türkiye’nin “derin devlet” geleneği, bu geleneğin siyasal sistemi nasıl zehirlediği hiçbir şekilde tartışılmıyor.
Gültekin bütün kitap boyunca, Türkiye’deki tüm aktörlerin yapıp ettiklerinin nasıl olup da her seferinde iktidarın işine yaradığına hem kendisi hayret duyarken ve hem de bu hayret duygusunu oldukça başarılı bir şekilde okura geçirirken, hangi aktörlerin buna sebep olabileceğini açıklama konusunda son derece yetersiz kalıyor; bu noktada “komplo teorisyeni” bir dil kullanmaya başlıyor.
Heyeti Mahsusa’dan, Özel Harp Dairesi’ne oradan Türk Gladyosuna evrilen “derin devlete” hiç bakmıyor.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sol yıllarda Türkiye’deki sistem içinde kazandığı başat role göz atmıyor.
Avrasyacı’larla iktidarın nasıl bir yol arkadaşlığına giriştiğini incelemiyor.
Bütün eksikliklerine rağmen, son derece akıcı, zihni tahrik eden, belli konularda da ezberleri zorlayan bir kitapla karşımızda Levent Gültekin.
2023’de yaşamamız muhtemel “seçim kabusunun” önüne geçmek isteyenlere ve Türkiye’nin yakın siyasal geçmişi üzerine kafa yormaya hevesli olanlara, “Yaklaşan Kasırga” kitabını okumalarını hararetle salık veriyorum.
Levent Gültekin’i bu başarılı eseri nedeniyle tebrik ediyorum.