Hrant Dink’ten Ömer Faruk Gergerlioğlu’na Afyon’a

Hrant Dink yaşasaymış 67 yaşında olacakmış.
Öldürüldüğünde 52…
Alçakça çalınmış bir hayat; yaşanmamış yıllar…
Bu ülkenin aydınlarının mahkûm edildiği güvercin tedirginliği…
Sırf kitabın ortasından konuştuğu, tabularımıza parmak soktuğu için.
O kadar çok tabusu var ki bu ülkenin.
O kadar çok konuda mış gibi yapılıyor ki.
Sonra birisi, çocukça bir masumiyetle o tabulardan birini işaret ettiğinde ya hapishaneye ya mezara gidiyor.
Hrant Dink’e dönük bütün o komplolar, yargının onun sözlerini yanlış anlamış falan gibi yapması, hepsi ama hepsi nasıl başlamıştı?
Hrant ilk Türk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in Dersim’i bombalayanlardan birisi olduğunu ama daha da önemlisi bir Ermeni yetimi olduğunu söylemişti…
Bir anda o kadar çok sinir ucuna birden dokunuverdi ki…
Hep kahraman, hep masum, her daim haklı ve mazlum ulusumuza, hikayemizin bambaşka yönleri olabileceğini ima etti.
Hepsi bu…
Kimlik ve aidiyetler, gerçeklerin sorgulanamayacağına ilişkin bir Omerta (suskunluk) yeminine dayandığı için, bu yemini kim bozarsa, katli vacipti!
Ya hapsedilecek ya linç edilecek ya da öldürülecekti…
Nitekim Hrant’ın hesabına da kalleş bir kurşunla Agos’un önünde ensesinden vurulup öldürülmek düştü…

***

Ömer Faruk Gergerlioğlu neden bütün şimşekleri üzerine çekti?
Sadece insan hakları ihlallerini ifşa ettiği için mi?
O da pek çok şeyin düğüm olduğu bir sinir ucuna, bodoslama dokunuverdi.
O da muhafazakarlara tanımalarının çok zor olduğu bir silueti, bir anda aynada gösteriverdi.
Kimliğinin büyük bir bölümünü başörtüsü mağduriyeti üzerine kurmuş olanlara; örtünmeyi kutsayanlara, Uşak Emniyet müdürlüğünde başörtülü kadınların çırılçıplak aramadan geçirildiğini anlattı.
Sizin iktidarınızda yapılıyor bu iş dedi…
Nasıl kuvvetli bir inkarla karşılaştı hatırlayın…

***

Şimdi de bir Anayasa Mahkemesi kararı benzer şeyleri söylüyor.
A.A kararında Uşak Emniyet Müdürlüğünde uygulanan, korkunç, vahşi işkenceler anlatılıyor.
Homoseksüellik konusunda en büyük tabulara sahip bu iktidarın döneminde erkek polislerin kendisine tecavüz ettiğini anlatıyor başvurucu.
Terbiye edile edile, parmağını oynatamaz hale gelen bu Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği bu mide bulandırıcı işkenceler de bir sessizlik duvarına toslayıp düşüp gidiveriyor…

***

Bunlar yerine, haberlerde sırf cinsel kimliği nedeniyle işine son verilen bir trans kadının hikayesi var.
Tıp fakültesini bitirmiş, doktor olmuş bu insanın işine, mesleki yetersizlik falan gibi, yalan bile olsa bir gerekçeye dayanmadan, apaçık ve çok ağır ayrımcı ifadelerle son veriliyor.
“Genel ahlak” a zarar verdiği söyleniyor bu doktorun.

***

Hastalarını iyileştiren bir doktor, sırf kendi gerçek kimliğini ortaya koyduğu için “genel” ve aslında daha ziyade “muhafazakâr” ahlakı fevkalade müteessir ediyor.
Ama, gözaltında çırılçıplak soyulan kadınlar; hemcinslerinin tecavüz girişimlerine maruz kalan, makatlarına cop sokulan erkekler, o genel ahlaka hiçbir şey yapamıyor nedense…

***
Hep bir iki yüzlülük; hep kendini sandığı şeyle gerçekte yaptıkları arasındaki büyük uçurum.
Genel ahlak falan değil, sorunumuz budur.
Ve bu sorunları bizlere gösterenleri ya öldürüyor ya da hapse gönderiyoruz.

***

İyi ki doğmuşsun Hrant.
Umarım bu ülke bir gün senin kadrini ve kıymetini anlayacak bir medeniyet ve özgüven seviyesine ulaşır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir