Berkin Elvan ve Mankurtlar

Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” isimli romanında anlattığı “Mankurt” hikayesini Türkiye’de milliyetçiler çok sever.
Mankurt’u, düşman tarafından kul, köle haline getirilmiş, kendi kabilesine milletine yabancılaşmış ve düşmanlaşmış bir kişi olarak düşünürler.
Hikayeye göre, düşmana esir düşmüş kişinin kafasına ıslak deve derisi geçirilip yakıcı güneşin altına bırakılır.
Kurudukça çelik bir kafes gibi savaş esirinin kafatasını sıkıştıran bu deri, sonunda onun aklını kaçırmasına neden olur.
Aklını, ruhunu kaybetmiş, kendisinden istenilen her şeyi gözü kapalı olarak yapan bir robota dönüşür mankurt.
Milliyetçi tahayyülde mankurt, kendi ülkesinin “değerlerine” yabancılaşmış, başka ülkelerin tesiri altına girmiş karikatür bir figürdür.
Halbuki Aytmatov’un anlattığı Mankurt hikayesi insanın yüreğini yakacak bir insanlık trajedisidir.
Colaman gerçekten de düşman tarafından ele geçirilmiş, kafası kazınmış, kafa tasına geçirilen deri kızgın güneşin altında onu hayal edilmesi bile zor acılara gark etmiştir.
Colaman gerçekten aklını kaçırmış, istenilen herşeyi yapan bir mankurt haline getirilmiştir.
Colaman’ın insanlıktan çıkıp bir “yaratığa” dönüşmesini anlatan asıl hikâye, deli divane bir şekilde onu arayan öz annesi Nayman’ı tanımamasıdır.
Annesinin acısını, geçmişi hatırlatma çabasını, kendisini kurtarmak için ölümü bile göze almış olmasını anlamaz Colaman.
Ve sonra, tam da bu amaçla eline sıkıştırılan bir ok ve yayla kalbinden vurarak annesini öldürür.
Bana göre Mankurt’un alameti farikası onun insana ait en temel duyguları tanımamasıdır.

***

Türkiye’de zaman zaman annelere reva görülen eziyetlere tanık olduğumda benim aklıma bu Mankurt hikayesi geliyor işte.
Saplantılı dünya görüşleriyle ruhlarını, kalplerini kaybetmiş bazı insanlar, annelerin acılarını tanıyamıyorlar.
Dünyanın neresine, hangi dine, dile, kültüre ait olursa olsunlar, bütün insanların görür görmez tanıyacağı, anlayacağı bir acı, Türkiye’deki mankurtlar için anlaşılmaz, saygı duyulmaz, “yabancı” bir şeye dönüşüyor.

***

Evladını kaybetmiş bir anneye, çocuğunun kemiklerini kargoyla gönderebiliyorlar.
Diyarbakır’ın ortasında çıplak bedeniyle koşan bir çocuğu vuran polisi beraat ettirebiliyorlar.
Cumartesi annelerine saldırabiliyorlar…

***

Berkin Elvan’ın annesine, çocuğunu “ben mi öldürdüm, öyleyse iyi yapmışım” demeye cürret ediyor bir polis memuru…
Mankurtluk budur işte…
Evladını kaybetmiş bir annenin acısını göremeyecek, anlayamayacak, tanıyamayacak kadar insanlıktan çıkıyorlar.
Dincilik, milliyetçilik soslu nefret, yüz binlerce insanın kafa taslarını hikayedeki o deri gibi, kıskıvrak ele geçiriyor; geriye annelerin acılarını bile tanımayan mankurtlar bırakıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir