Son sözü her zaman bilinç-dışı söyler.
Alın yazısı gibi bir şeydir insanın bilinçaltında biriktirdikleri.
Hangi yollardan geçer, nereye varmak isterseniz isteyin, ayaklarınız sizi, farkında olmadığınız bu alanın dikte ettiği yere götürür.
Sokağa çıkma yasaklarının ilk olarak saat 20’den sonra uygulanması; şimdide Ankara’da sokağa çıkma yasağı sırasında alkol satışının yasak olması hep bu bilinç altının eseri.
İslamcı kafalar, bilinç düzeyinde de elbette alkolle ve belki de daha çok alkol kullanan insanlarla sorunlu.
Ama bilinç-dışı düzeyde, bu nefret, bu zapturapt altına alma arzusu, farkında olduklarından bile çok daha fazla.
O yüzden dilleri ne söylerse söylesin, elleri hep aynı şeyi yapıyor.
Milli gelire oranla, dünyada en pahalı içki Türkiye’de satılıyor.
Yani devlet muazzam para kazanıyor bu işten.
Zaten bu muazzam kâra duyulan iştah olmasa, tümden bir yasak koyma düşüncesinin lezzetli egzotik bir meyve gibi, akıllarını başlarından alacağından eminim.
Ama işte para musluklarının kısıldığı bir zamanda bile, fırsat ortaya çıkar çıkmaz bir ganimet bulmuş gibi üzerine atlayıveriyorlar.
Hafta sonu alkolü yasaklamayı, ne bahane uydurursanız uydurun meşrulaştıramazsınız.
İnsanların özel yaşamlarına, hayat alışkanlıklarına karşı bu denli mütecaviz bir tavrın hiçbir demokratik izah tarzı olamaz.
Bu yasağı getirenlere hukuk diliyle de sorayım.
Getirdiğiniz bu yasağın yasal dayanağı nedir?
İnsanların hak ve özgürlüklerinin ancak yasayla sınırlanabileceğini söyleyen Anayasa hükümleri askıya mı alındı?
Bu yasak, yasağı koyanların, dizginlenemez arzularını bir nebze olsun tatmin etmek dışında, demokratik bir toplumda kabul edilebilir hangi “meşru amaca” hizmet etmektir?
Yaptığınız iş bütünüyle yasa dışı, hukuku ve Anayasayı açıkça ihlal ediyor.
İnsanların tepkilerini test etmek gibi bir amacı olanlar var ise eğer; bu testin de yasa dışı olduğunu söylemek zorundayım.